22 Aralık 2014 Pazartesi

Karadayı " Büyük Aşk "






Bu dizide en çok konuşulan konulardan biri Berguzer Korel ve Kenan İmirzalioğlunun kimya uyumudur. O kadar ekrana yakışıyorlar ki izleyicilerde izlerken istemsiz, bunlar kesin aşık yada bir ilişki yaşıyorlar diyor. Yada böylede dudaktan öpüşme olmaz diyorlar. Meseleyi biraz geniş açıdan ele alıp anlatmak ondan sonrada geçtiğimiz haftaki bölümü yorumlamak istiyorum.
Bir oyuncu erkek veya kadın bir çok rol için eğitim alır, araştırma yapar. Bunun sonucunda eğer içinde biraz kabiliyet ve o kişiliğe yatkınlık varsa rolü başarılı olur. Savcı Turgutu hatırlarsınız. Bu oyuncu harika bir rol sergiledi. Karadayıda herkes Savcı Turguta gıcıktı. O kadar iyi oynadı ki rolünü bunu gerçek sanan vatandaşlarımız çok oldu. Peki bu kadar iyi rol yapması sadece eğitim sonucu yada kendi içindeki kişiliklerden birimidir. Gerçektende psikopatmıdır ? Yoksa çokmu iyi rol yapıyordur. Bu insan için ne bir psikopat nede içindeki bir kişiliğin hoplaması diyebiliriz. Her oyuncu başarılı rolünde kendi içinde o karakterden bir parça taşır. Ama , ama diyorum bakın, bir sokak kadınını iyi canlandıran bir oyuncu , gerçekten sokak kadınımıdır? Yoksa sokak kadınlarını iyi anlayan bir oyuncu ve iyi bir gözlemcimidir.
Oyunculuk şizofren işidir. Kısaca basitçe anlatırsak, tabi teferruat çok fazladır ama Yönetmen dur der, ağla der, şimdi sev sonra ağla der, önce beni inandır, sonra ekranı der. Der der der...


Oyunculuk bu yüzden şizofren ama bir o kadarda zevkli bir iştir. Iyi oyuncu bir rolü Yaşar gibi oynamaya çalışır. Öyle ki bazı tavırlar üstüne bile yapışabilir. Ama bu yürekli oyunculuğa çamur atmak değildir. Iyi bir makinist işini iyi yaptığında, bir tuhaflık var ! Niye bu kadar iyi çalıştın demiyorsak, bir oyuncuya iyi oyunculuğu için laf yapmamızda bir o kadar komiktir. Onların işi bizi inandırmak, inandırıcı olmasa zaten izlemezsiniz. Bence bunuda çok iyi yapıyorlar. Hele ki Kenan ve Berguzer ikilisi bir harikasınız. Bu sıcaklık sizi sardığı gibi bizide sarıyor.
Hele bu hafta Tren istasyonunda ki sahne tam bir kalp çarpıntısıydı. Bence artık rolü geçtiler, o kadar doğal hareket ediyorlar ki, rol için değil zaten yapılması gereken gibi, sanki o karakterler hayatta gibi, sıcak ve akıcı sahneler ekrana direkt yansıyor. Karadayı sıkıntılı kendini anlatmaya çalışırken, Feridenin elleriyle dudaklarına dokunması karadayınında dediği gibi ahulu bir şekilde kendisine bakması, bazen hakime hanım bazen küçük bir kız edasında olması, sözlerin yetersizliğinde gözlerle, artık ilişkilerinde sadece konuşma değil bakışarakta bir şeyler anlatıldığının kanıtıdır. Bu inandırıcılığı bir kat daha arttırıyor.
Gece Mahir'i beklerken elbiselerini koklaması, Mahir'in yatakta Feride uyurken teninin kokusunu, o özlem kokusunu ta içine en derine kadar çekmesi, sabah kahvaltısında Mahir'in eli yanmasın diye Feridenin tuttuğu çaydanlığın dumanına üflemesi, hikayedeki aşkı daha inandırıcı yapıyor. Izlemekten keyif alıyorsunuz.
Ve burada senaristlerimizden Sema Ergenekon'a deyinmeden geçemicem, elin ne güzel aşkla yazıyor, ne güzel baktırıyor ve iç çektiriyorsun, aşkı olanca saflığı ve temizliği ile anlatmaya çalışıyorsun, başarıda ki büyük pay sahiplerinden senaristimize; kalbin hep aşkla yazsın ve anlatsın " ellerine sağlık " bakalım birazdan yeni yayınında neler ile karşılaşıcaz. Iyi seyirler.
Murat Sari
Muratsari8084@hotmail.com
Https:// twitter.com/muratsari8084
01.12.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder